
Ümraniye escort birbirine karışan beton bloklarının arasında, hayatı boyunca yükünü tek başına taşıyan genç bir kadın yaşıyordu: Zeynep. Yirmi dört yaşındaydı ama gözlerindeki derinlik, yılların ona öğrettiği sessiz acıları ele veriyordu. Kendine ait diyebileceği tek şey, İnkılap Mahallesi’nin ara sokaklarında kiraladığı küçücük bir odaydı. Penceresi kırık camla kaplı, kapısı zor kapanan bu oda bile ona güven veriyordu; çünkü Zeynep için güven, son yıllarda en çok eksikliğini hissettiği şeydi.
Sabahları uyandığında ilk duyduğu şey, apartmanın altındaki fırından yükselen ekmek seks kokusuyla karışan araba sesleriydi. Her sabah olduğu gibi yorgun bir nefes alıp yatağından kalktı. Yüzündeki çizgiler henüz genç olmasına rağmen derinleşmişti; çünkü hayat, özellikle kadınların üzerine daha ağır çökerdi. Zeynep bunu çok erken öğrenmişti.
Geçimini sağlamak için kondom istemediği işlerde çalışmış, çoğu zaman insanların yargılayıcı bakışlarına göğüs germişti. Ama kalbinin bir köşesinde hep bir şey vardı: “Bir gün kendi ayaklarımın üzerinde durabilirim.”
O sabah Zeynep, çarşı tarafındaki küçük kafeteryaya doğru yürüdü. Düzenli bir iş bulmak yıllardır hayal ettiği bir şeydi ama Ümraniye escort gibi yoğun bir ilçede bile bu sanıldığı kadar kolay değildi.
Kafeye vardığında patronu Cemal onu görünce başını salladı.
“Bugün yoğunluk var, gel çalış,” dedi.
Bir yanıt yazın